Bu eser, günümüz Müslümanları için, zamanın zihinleri sarsan, gönülleri üzen olaylarına karşı, muhtaç olduğumuz konularda bizleri ikaz ve irşad etmek maksadıyla yazılmıştır.
Bu eserde doğrular, akılları ikna, gönülleri tatmin ederek söylenir. Kimse ürkütülmez, incitilmez, korkutulmaz; ama doğrular gevşetilip bozulmaz da...
Eskiye hürmet edilir; fakat yanlışlara, eskidir, gelenek olmuştur diye göz de yumulmaz. Hakk’ın hatırı, her şeyden üstün tutulur...
İmanın ve İslâm’ın şartları nedir; bunların, bir Müslüman için gerekli kıldığı ahlâk nasıldır?..
Fikir, mal ve bedenle yapılacak ibadet ve davranışlar nelerdir?..
Dinimizin esasları, doğru ve günün şartlarına uygun olarak yapılıp, kişilere ve topluma faydalı olabilmesi için, nasıl anlaşılmalıdır?..
Din, insana ve cemiyete ne kazandırır?..
Dindar insan nasıl olmalı; kendisine, âilesine ve içinde bulunduğu topluma karşı nasıl davranmalıdır?
Müslümanın vazifesi, “amel-i sâlih”i, yani en doğru, en güzel, en iyi ve tam yerinde yapılacak olan ibadeti araştırıp bulmaktır. Dinin ruhu budur...
En büyük nâfile ibadet, Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermektir... Böyle iken, acaba nâfile Hac ve Umreler amel-i sâlih olabilir mi?.. Acaba kırkta bir zekât vermek, yeterli midir?..
Bu eser, bugünün sorularına cevap vermekte; insanların hâlini ve gönüllerin bin bir ahvâlini bilen, âlim, ârif ve kemâl sahibi, güngörmüş bir üstadın, bilgi, duyuş ve görüşlerini bizlere aktarmaktadır.